HABER:
NURŞEN ARSLAN
Kırklareli Müftüsü Aydın Yığman Ramazan’ a dair tavsiyelerini şöyle ifade etti;
Sayısız nimetlerle bizi buluşturan, bu nimetlerin en büyüğü olan Ramazan ayına bizi kavuşturan Rabbimize hamdolsun.
Bizi irşad ederek nefislerimizi şeytana mesken yapmaktan kurtaran efendimize salât ve selâm olsun.
Rabbim bu ayın sonunda günahlarımızı affederek cennetine nail eylesin.
Allah’ın rahmetinin bol bol tecelli ettiği bu mübarek iklimde zamanın kıymetini bilelim. Ramazan ayının her anı kıymetlidir. Ramazan’da mazeretsiz olarak tutulamayan bir orucun karşılığında senenin tamamı oruçlu geçirilse bile, Ramazan orucunun bir gününün sevabına erişilemez.
Seksen küsur yıllık ibadetten daha faziletli olan Kadir Gecesi, Ramazan’ın içerisinde gizlidir. Bu kazançlı geceyi yakalayabilmek için haramlardan uzak durmalı, dini emir ve yasakları ihmal etmemeli, günde bir cüz Kur’an-ı Kerim okumalı, namazlardaki tesbihatı ifa etmeli, beş vakit namazımıza ilaveten teravih namazımızı da eda edersek geceyi ihya etmiş gibi olacağımızı unutmamalıyız.
“Sahura kalkın, zira sahurda bereket vardır.” (Buhârî, “Ṣavm”, 20) buyuran Efendimizin sözünü unutmayalım ve sahura kalkmayı ihmal etmeyelim. Sahur yapanlara melekler istiğfar etmektedirler. Sahurda yemekten önce teheccüd namazı, yemekten sonra da Kur’an-ı Kerim’i mealiyle birlikte okumayı ramazan boyunca yapalım.
Beş vakit namazı ihmal eden kardeşlerimiz bu Ramazan’da bir daha ihmal etmemek üzere bir başlangıç yapsınlar. Küçücük bir virüs karşısında dahi acziyetimizi ve Rabbimize ne kadar muhtaç olduğumuzu bir kez daha düşünsünler. Allah’a el açarken, ona yalvarırken, ondan korunma dilerken, rızık isterken ve çoluk çocuğumuzun hayrını dilerken, onun huzuruna boş çıkamayacağımızı, ancak onu hoşnut ederek çıkabileceğimizi çok iyi bilmek durumundayız. Allah hepimize hayırlı ömürler bahşetsin ama, bu Ramazan-ı Şerif’in son Ramazanımız olmayacağını bilemiyoruz. Ölüm yaş farkı gözetmeden ruhları bedenden ayırıyor. Geçen yıl aramızda olan pek çok kardeşimiz bu yıl aramızda yoklar.
Kardeşlik, dayanışma ve paylaşma ayı olan Ramazan-ı Şerif’te, çevremizdeki fakirleri, memleketimizdeki muhacir kardeşlerimizi ve dünyanın her bir köşesindeki muhtaç kardeşlerimizi de unutmayalım. Sahip olduklarımızı onlarla da paylaşarak makbul dualarına nail olalım. Bu iyiliğimizin, ömrümüzün ve kazancımızın bereketine vesile olacağına inancımızı yitirmeyelim.
Korona virüs sebebiyle işini kaybeden ve maddi sıkıntılar çeken kardeşlerimizi asla ihmal etmeyip onların gönüllerine de dokunalım.
Allah, infak edilenin yerine o malı mutlaka geri vereceğini (Sebe,39), infak edenin bire yedi yüz hatta daha fazlasıyla ödüllendireceğini (Bakara,261) haber vermektedir.
Ramazan-ı Şerif’in tövbe ayı olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım. Allah Teala, içtenlikle pişmanlık duyarak tövbe eden ve iyiliğe yönelen kullarının tövbesini kabul eder ve onları affeder. Nasıl olsa daha yaşım genç, bir gün tövbe ederim diye günah işlemeye devam ederek Hakk’a yönelmeyenlerin gün geçtikçe Hakk’ı bulması zorlaşır hatta imkânsız hale gelir.
İşveren kardeşlerimize ve patronlarımıza da Resulullah’ın (s.a.v.) “Ramazan-ı Şerif’te emrinde çalışanların iş yükünü hafifletmeleri” tavsiyesini hatırlatmak isterim. Allah için bu fedakarlığı gösteren işverene veya amire Allah’ın yardım edeceğini, oruç tuttuğundan ve ibadetini yerine getirdiğinden dolayı iş yükü hafifletilen çalışanın patronuna dua edeceğini ve oruçlunun duasının makbul olacağını da aklımızdan çıkarmayalım.
Dünyaya sadece mal mülk kazanmak, zengin olmak, yüksek diplomalar almak, şan şöhret sahibi olmak amacıyla gelmedik. Dünyaya geliş gayemiz, Allah’a kulluktur. Bu gayeyi ıskalayanın her şeyi boşa gider. Bu gayeyi koruyan kimsenin de her şeyi değer kazanır. Dünya nimetleri, Allah’a kulluk yolunda sadece vasıtadır, araçtır. Amacı kaybetmezsek araç daha değerli hale gelir. Araçları amaç haline getirdiğimizde Allah korusun Allah yolundan sapmış oluruz.
Sevgili kardeşim, niçin buradasın ve neyi arıyorsun? Aradığını bilmek kadar doğru yerde aramak da önemlidir. Eğer yola çıkarken zorlukları göze alırsan, yol senin için hakikat yolculuğuna dönüşür. Hz. Mevlâna: “Neyi arıyorsan osun sen” der. Hayat yolculuğunun hakikat yolculuğuna dönüşmesi için önce yola kendi içinden başlamalısın. Çilesini çekmediğin, uğruna mücadele etmediğin şeyi elde etsen de manasını idrak edemediğinden kıymetini bilemezsin. Görünüşte sahip olabilirsin ama hakikatte senin olmamıştır. Hayat yolculuğunda karşına çıkan herkese Yüce Allah’ın bir eseri olarak merhamet ve muhabbetle bakabilmek hakikatin ta kendisidir. Ramazan ayı inşallah bizi bu hakikatlere ulaştırsın.
“Doğrusu son varış Rabbinedir.” (Necm,42) ayeti kerimesinin sırrına eriştirsin.
Cenab-ı Hakk, sağlık afiyet içerisinde Ramazan-ı Şerifimizi değerlendirmeyi, affa mazhar olarak bayrama ulaşmayı nasip eylesin. Ramazan ayınız mübarek olsun. Ramazan cümlemizi mübarek kılsın.
Aydın YIĞMAN
KIRKLARELİ
MÜFTÜSÜ
BİR AYET
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Bakara, 2/261)
BİR HADİS
Ramazan gelince cennet kapıları sonuna kadar açılır, cehennem kapıları kapatılır ve şeytanlar bağlanır. (Müslim, “Sıyâm”, 1)
BİR FETVA
Aşı ve iğne orucu bozar mı?
Aşı ve iğnenin orucu bozup bozmayacağı hususu, naslarda yer almadığı gibi mezhep imamları döneminde de aşı ve iğne yaptırma uygulaması bulunmadığından aşının oruca etkisiyle ilgili doğrudan bir hükme klasik kaynaklarımızda rastlanmamaktadır. Ancak bir şeyin vücuda giriş yolu olarak tabîî menfez-tabîî olmayan menfez ayrımı, vücûda giren şeylerin karın boşluğuna (cevf) ve kafatası boşluğuna (dimağ) ulaşıp ulaşmaması ve yeme-içme sayılıp sayılmaması gibi açıklamalarına dayanarak verdikleri hükümler bize ışık tutmaktadır.
Diğer yandan günümüzde tıp alanındaki gelişmeler, vücûdun serum veya iğne gibi yollarla da beslenebildiğini ortaya koymaktadır. Orucun mahiyeti açısından meseleye bakıldığında vücûdu besleyici olan ve yeme-içme anlamına gelen enjeksiyonların orucu bozacağını söylemek uygun olur. Bu bağlamda, iğnenin ve aşının orucu bozup bozmayacağının, kullanış amacına ve gıda ya da keyif verici olup olmamasına göre değerlendirilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Aşı da böyle olup orucu bozmaz. Ancak gıda veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de aynı hükme tabi olup orucu bozar.
Netice itibariyle, Hanefî mezhebinden İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’in görüşünü, bu doğrultuda Osmanlı’da Fetvâhane’nin verdiği fetvayı, daha önceki kararlarını ve aşı-iğne yaptırmanın yeme-içme sayılıp sayılmaması hususunda uzman görüşlerini de dikkate alarak Kurulumuz, 2005 yılında besleyici veya keyif verici mahiyette olmayan aşıların orucu bozmayacağı hükmüne varmıştır. (Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 12.04.2021 tarihli fetvasından alıntılanmıştır.)
Gündem
Yayınlanma: 16 Nisan 2021 - 09:55
RAMAZAN'A DAİR TAVSİYELER
HABER:NURŞEN ARSLANKırklareli Müftüsü Aydın Yığman Ramazan’ a dair tavsiyelerini şöyle ifade etti;Sayısız nimetlerle bizi buluşturan, bu nimetlerin en büyüğü olan Ramazan ayına bizi kavuşturan Rabbimi
Gündem
16 Nisan 2021 - 09:55
İlginizi Çekebilir