
Her bakanın uygulamaya çalıştığı model bakanın gidişiyle iflas etmiş, zarar gören öğrencimiz, velimiz, öğretmenimiz ve bu ülkenin de geleceği olmuştur. Gerek ilköğretimde gerekse lisede uygulanan sınav sistemleri her bakanla birlikte değiştirilmiş, sistem yazboz tahtasına çevrilmiş, geleceğimiz, gençlerimiz, çocuklarımız karanlık bir tünele sokulmuştur. On dört yıl boyunca eğitimi yönettiğini ve yön verdiğini sanan bakanlar, bugün on dört yıl sonra eğitim sisteminde bir nitelik artışına katkı sağlayacak ne yaptıklarını, daha doğrusu ne yapamadıklarını artık sorgulamak zorundadırlar.
Eğiticisinden öğrencisine, bakanından velisine kadar tüm sistem içerisindekilerin memnun olmadığı bir düzen yaratarak gençlerin, ülkenin geleceğini karanlık yola sürükleyen AKP iktidarı yarın öbür gün eğitim sistemi için hesap verecektir.
Başarısız ve plansız uygulamalar sonucu devlet okullarında nitelik ve nicelik zayıflamış, yapboz uygulamalar öğrencilerimizi hem akademik hem de davranışsal olarak ne yazık ki geriye götürmüştür. Çağdaş ve bilimsel verilere kulak tıkayarak eğitime yön verenler, eğitici ve öğretici yetiştirmeyi bile becerememişlerdir. On dört yıl önce yaklaşık 120 bin olan atanamayan öğretmenlerin sayısı, hatalı politikalar nedeniyle 400 bin rakamlarına ulaşmıştır. Her geçen yıl umutsuzluğa sürükledikleri işsiz öğretmen sayıları katlanarak büyümüş. 5 bakan eskiten ve sahibinin kim olduğunun hâlâ belli olmadığı AKP'nin eğitim modeli sonucunda ideallerine ulaşmaya çalışan öğrenci, ilköğretime başladığı yıldan üniversiteye gidene kadar onlarca sınava girerek sosyal ve kültürel hayattan kopmuş, psikolojik sorunlar yaşar hâle gelmiş, toplumsallaşma yerine daha çok bireyselleşmeler başlamıştır.öğrenciler mutsuz, öğrenciler umutsuz, toplumdan ve aileden kopuk, bireyselleşen, kendi dünyasında yaşamaya çalışan bireyler hâline gelmişlerdir. İşsiz, atanamayan öğretmenden çalışan öğretmenine kadar gelecek kaygısı taşıyan mutsuz eğitim camiası oluşmuştur. Veliler ekonomik güçlüklerle boğuşurken eğitime ayırdıkları bütçe her geçen gün artmasına rağmen umutsuzluk ve kaygı taşımaya da maalesef devam etmektedir. Üniversitelerin bilime ve araştırmaya ayırdığı kaynak her geçen gün gerilemekte, bilimsel özerklikten de uzaklaşılmaktadır. Yüz binlerce konut, otoyol, köprü inşa eden üniversite öğrencilerimizin yaşamsal sorunu olan yurt sorununu neden hâlâ çözmediğini, çözmek istemediğini öğrencilerimize anlatamamıştır. Eğitimcileri eğiten, onlara nasıl eğitim verilmesi gerektiğini öğreten akademisyen, özgürce bilim yapmaktan âdeta korkar hâle gelmiş, toplum gerçeklerine karşı duyarsızlaştırılarak gelecek kaygısı taşıyan bilim insanları yanıltılmak istenmektedir. Köprüler yapmak, boğazları birleştirmek, yollar yapmak ne yazık ki eğitim sistemine ve bilimsel çalışmalara katkı sağlamamış, bilim insanlarının özgürleşmesine ve daha fazla üretmesine destek olmamıştır. Unutulmamalıdır ki çağdaş dünyada toplumların en ulusal zenginliği, bilimsel değerler üretimine sağlanan katkı, demokratik ve kültürel zenginlikle ölçülür.
Önerimiz: Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk'ün açtığı yolda, çağdaş dünyanın evrensel değerleri üzerinden, dogmalardan uzak, bilimsel temellere dayalı, özgürlükçü bir eğitim sisteminin kurulmasıdır.HABER MERKEZİ