Başkan Yeşilbaş; "Hızır Lokmamızı önümüzdeki yıllarda birlikte paylaşmayı ümit ediyoruz"

HABER: CEYHUN ÇOLAK
CEM Vakfı Babaeski Şube Başkanı Hüseyin Yeşilbaş, Hızır Orucu ve Hızır Nebi ile ilgili gazetemize yaptığı açıklamasında şunları ifade etti;
Önceki yıllarda Babaeski’de halkımızla birlikte gerçekleştirdiğimiz, Hızır Lokması etkinliğini bu yıl pandemi dolayısıyla gerçekleştiremiyoruz. Bu yıl Lokmasını yapanlar evlerinde yaparak paylaşacaklar. Önümüzdeki yıllarda tekrar Hızır lokmamızı birlikte paylaşmayı ümit ediyoruz. Sizlerin sağlığı toplumumuzun sağlığı, maske mesafe ve temizlik şu anda en önemli önceliğimizdir.
HIZIR ORUCU, genellikle Şubat ayının 13, 14 ve 15. günlerinde tutulur. Ancak muharrem cemini perşembe gününe getirmek için bu üç günün başlama tarihi değişik olabilir. Bu 15, 14 ve 15. günler şöyle bulunmuştur. Kameri aya göre Kasım ayından 15+Aralık 31+Ocak 31+ Şubat 13= 90 eder ve buna kış doksanı denir ki, Hızır günüdür. Hızır orucu denmesinin nedeni ise, Hz. İmam Hasan ile Hz. İmam Hüseyin efendilerimiz henüz çocuk yaşta iken hastalanırlar. Hz. Fatıma Anamız, ağlayarak babasına gidip durumu anlatır. Hz. Peygamber Efendimiz, "üç günlük nezir orucu tutmalarını önerir." Hz. Ali Efendimiz, Fatıma Anamız çocuklar ve çocukların bakıcısı Fıda dahil tüm aile üç günlük oruca niyet ederler. İlk günün sonunda tam oruç açacakları sırada, kapı çalınır. Gelen kimse, fakir ve aç olduğunu söyler ve yiyecek bir şeyler vermelerini talep eder. İkinci günü bir yetim gelir. Üçüncü günü tam oruç bozacakları saatte bir isteyici esir olduğunu söyler ve yiyecek bir şeyler ister. Ehlibeyt ailesi üç gün üst üste gelen bu isteyicilere yiyeceklerinin tamamını verirler ve su+tuz ile oruçlarını sürdürürler. Oruç sonunda çocuklar sıhhatlerine kavuşurlar ve dedelerine koşarlar. Hz. Ali Efendimiz, yaşadıkları bu durumu Hz. Peygamber Efendimize anlatır. Peygamber Efendimiz, "O, üç gün fakir, yetim ve esir olarak gelen isteyici, Hz. Hızır idi. Yüce Allah, sizin sabrınızı sınamak için, Hızır'ı görevlendirdi" buyurur. Bu kutlu olay sonunda "Onlar kendi ihtiyaçları olmasına rağmen lokmalarını, bir gün fakire, bir gün yetime ve bir gün de esiri vererek, biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz" mealindeki Kuran'ın İnsan suresinin 7, 8, 9 ve 10. Ayetleri nazil oldu.
HIZIR NEBİ KİMDİR?
Halk arasında şöyle bir inanış vardır; “Hızır, “ab-u hayat” adı verilen ölümsüzlük suyundan içmiş, ölümsüzlüğe kavuşmuş, darda, zorda olanların yardımına yetişen bir kuldur.
Kuran’da; “Ona nezdimizden bir ilim öğretmiştik” (1) mealindeki cümle, Hızır’a öğretilmiş olan ilmin özel bir ilim olduğu ifade edilir. Bu ilime gayb ilmi veya sır ilmi denir. Ayrıca ayetin lafzından hareketle, bu ilme “ledün ilimi” de demiştir. İşte bu ilim, “ab-ı hayat”tır.
Hz. Peygamber Efendimiz bir sohbet sırasında şöyle bir açıklamada bulunur: “Bir gün Hz. Musa, İsrail Oğulları’na hitap ederken kendisine, “İnsanların en bilgilisi kimdir” diye sorulur, o da “Allah bilir” demesi gerekirken “benim” diye cevap verir.
Bunun üzerine yüce Allah Musa’ya, “iki denizin birleştiği yerde bir kulum var. O senden daha bilgilidir” diye vahy eder. (2) İşte yüce Allah’ın, “kullarımızdan bir kul buldular” (3) dediği, “HIZIR” dır.
Aslında Hızır, bir Veli’dir ve her zamanın bir “Hızır”ı vardır. Bir veli, “velayet” hükmüne göre görev yaparken, Tanrı buyruklarını “ilham” olarak alır. Yüce Allah tarafından bu veliye “Hızır” görevi verilebilir. Bu görevle görevlendirilen bu Veli’nin Allah katından alacağı ilâhi mesajlar, “vahiy” hükmündendir, yani vahiydir.
Böyle olmasına rağmen bu veli, nübüvvet sahibi olmayıp, velayet mertebesindedir. Çünkü gerçekte nübüvvet sona ermiş, velayet devri başlamıştır. Bu kimse, bir veli gibi hareket eder. Bu gibi kimseleri dışarıdan tanıma olasılığı yoktur.
Bu gibi kimselere “Hızır” denir. Bundan dolayıdır ki, “Hızır Nebi” olarak da anılmaktadır. Bu gibi kimseleri, ancak bu mertebeye ermiş kimseler bilebilir. Bu sebepten de Hazret-i Peygamber Efendimiz: “Benim ümmetimin velileri, Beni İsrail Nebildrinden üstündür” demiştir. Doğrudur çünkü,Kehf suresindeki kıssada görüldüğü gibi, Hızır, Hz. Musa’ya “İlm-i Ledün” öğretmiştir.
________________
1.Kehf, 65
2.Kehf suresi, 60, 61
3.Kehf, 65